HERŞEY İSLAM İÇİN
  İÇKİ İÇENİN ŞERİATTAKİ CEZASI
 

 

İçkİ İçenİn şeriattaki cezası

Herkim bir damla da olsa gönül rızasıyla şarap içip de yakalandığında kokusu ağzında mevcutsa, bu hususta şahitler bulunur veya kendi ikrarda bulunursa, o kişiye had cezası uygulanır.

Bu hususta sarhoş olup olmaması fark etmez, çünkü içki suçu zuhur etmiş, zaman da geçmemiştir. İçki kokusu ağzından gidene had cezası uygulanmaz, çünkü bu durumda zamanın geçmiş olması cezayı iptal eder.

Üzüm ve hurma şırasından sarhoş olana had cezası uygulanır, zira sarhoş olmayacak kadar içene had cezası olmayacağına dair ittifak vardır. Gerçi sarhoş etmeyecek miktarda şıra içmenin helâl veya haram olduğu hususunda ihtilâf varsa da çoğu sarhoş edenin azının da haram olduğu görüşü ağır basmaktadır.

Üzerinde şarap kokusu bulunan veya kusmuğundan şarap kokusu gelen kişiye had cezası yoktur, zira koku şüpheli olabileceği gibi kişinin isteği ile içip içmediği de belli değildir.

Bir kişi sarhoş olarak bulunmakla had cezasına tâbi tutulamaz, tâkî onun şaraptan veya şıradan sarhoş olduğu ve bunu isteği ile içtiği anlaşılırsa o zaman cezalandırılır.

Sarhoş kişi ayılmadan had cezası uygulanmaz, zira cezadan maksat acısını hissederek suçtan vazgeçmesidir ki, sarhoş, deli gibi acı hissetmediğinden bu maksat hasıl olmaz.

Ebu Hanife (Rahimehullah) a göre sarhoş; erkekle-kadını, yerle-göğü birbirinden ayıramayacak durumda olandır.

İmameyn'e göreyse aklı karışarak düzensiz konuşan kimsedir. Ekseri meşayıhın seçtiği görüş budur, fetva da buna göredir.

Bazılarına göre sarhoşluk alâmeti kişinin dengesiz yürümesidir.

Şarap ve diğer içkilerle sarhoşluğun haddi (cezası) hür olan kimseler hakkında seksen, köleler hakkında kırk kamçıdır ki bu kamçılar aynı yere vurulmayıp vücudunun değişik yerlerine vurulur. Bu hususta hadis-i şerifler ve sahabe-i kiramın icmaı vardır. Nitekim :

ـ عن قبيصة بن ذؤيب أن النبي صلى اللّه عليه وسلم قال: "من شرب الخمر فاجلدوه" فإِن عاد فاجلدوه، فإِن عاد فاجلدوه، فإِن عاد في الثالثة أو الرابعة فاقتلوه" فأتي برجل قد شرب [الخمر] فجلده، ثم أتي به فجلده، ثم أتي به فجلده، ثم أتى به فجلده، ورفع القتل وكانت رخصة.

15 - Kubeysa ibni Züeyb (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur: "Şarap içene sopa vurun, tekrar içerse sopa vurun, tekrar içerse sopa vurun, üçüncü veya dördüncü defa (aynı suça) avdet ederse öldürün."

Fakat sonra, Resulullah (Sallalliahu Aleyhi ve Sellem) e içki içen bir adam getirildiğinde ona sopa vurdu, tekrar getirildiğinde yine sopa vurdu, üçüncü geti rilişinde yine sopa vurdu, dördüncü defada yine sopa vurunca öldürülme cezası kaldırılmış oldu ve bu, ruhsat (kolaylık) oldu. (Ebu Davud, Hudud:37, No:4485, 2/571, Tirmizî, Hudud:15, No:1444, 4/48, Ahmed ibni Hanbel, Müsned, No:6205, 2/499, Beyhakî, Sünen-i Kübra,No:l 7508,8/545)

Aslında Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve Ebu Bekr (Radıyallahu Anh) ın zamanında bu ceza kırk sopa idi, sonra hazreti Ömer (Radıyaliahu Anh) bunu seksene tamamladı. Nitekim:

- عَنْ السَّائِبِ بْنِ يَزِيدَ قَالَ كُنَّا نُؤْتَى بِالشَّارِبِ عَلَى عَهْدِ رَسُولِ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ وَإِمْرَةِ أَبِي بَكْرٍ وَصَدْرًا مِنْ خِلَافَةِ عُمَرَ فَنَقُومُ إِلَيْهِ بِأَيْدِينَا وَنِعَالِنَا وَأَرْدِيَتِنَا حَتَّى كَانَ آخِرُ إِمْرَةِ عُمَرَ فَجَلَدَ أَرْبَعِينَ حَتَّى إِذَا عَتَوْا وَفَسَقُوا جَلَدَ ثَمَانِينَ.

16 - Sâib ibni Yezid (Radıyallahu Anh) şöyle anlatıyor: Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in zamanında Ebu Bekr-i Sıddık (Radıyallahu Anh) ın idaresi döneminde ve Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh) ın hilâfetinin başlangıcında bize getirilen içkicilere, ellerimiz, ayakkabılarımız ve elbiselerimizle kalkıp vururduk (tekme tokat girişirdik).

Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh) ın hilâfetinin son zamanına kadar o da kırk sopa vururdu, sonra insanlar azgınlaşıp fasıklaşınca, Hazreti Ömer (Radıyallahu Anh) Seksen sopa vurdu. (Buharî, Hudud:4, No:6397,6/2488)

Hazreti Ömer (Radıyaliahu Anh) ın bu tatbikatından sonra, sahabe-i kiram (Radıyallahu Anhum) hazeratı sarhoşluk haddinin seksen sopa olduğu hususunda ittifak etmişlerdir, Kazî İyaz (Rahimehullah) da selefin cumhurunun bu görüşte olduğunu nakletmiştir.

Şarap içtiğini veya sarhoş olduğunu ikrar edip de sonra vazgeçene had cezası uygulanmaz, çünkü bu ceza halis Allah-u Tealâ'nın hakkı olduğundan, itiraf edenin dönüşü itibara alınır.

Bir kişinin içki içtiği iki erkek şahidin şehadetiyle veya içenin bir kere ikrarı ile sabit olur.

Had cezalarının hiçbirinde erkeklerle beraber kadınların şehadeti kabul edilmez.(Şeyh Abdulğanî el Meydânî, el Lubab fî şerhil kitab, 3/67)

İçki dışında uyuşturucu maddeler kullanmanın hükmü:

- عن أُمّ سَلَمَةَ قالَتْ: "نَهَى رَسُولُ الله صلى الله عليه وسلم عن كُلّ مَسْكِرٍ وَمُفْتِرٍ".

17 - Ümmü Seleme (Radıyallahu Anha) dan rivayet edilen: "Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) sarhoş eden ve uzuvlara gevşeklik veren herşeyi yasaklamıştır." (Ebu Davud, Eşribe:5, No:3686, 2/354, Ahmed ibni Hanbel, Müsned, No:26696,10/205) İfadesinden dolayı esrar, eroin, afyon gibi bütün uyuşturucular haram kılınmıştır.

İmam-ı Karâfî (Rahimehullah) bütün uyuşturucuların haram olduğuna dair ulemanın icmaını (görüş birliği içinde olduklarını) ve bunları helâl sayanın kâfir olacağını nakletmiştir. Dört mezheb imamının bu hususta konuşmamaları, onların zamanında bu gibi şeylerin bulunmamasındandır.

Zira bu uyuşturucuların kullanımı, Tatar devletinin ortaya çıktığı hicrî Altıyüz senelerinin sonu ve yediyüz senelerinin başlangıcında zuhur etmiştir. (İbni Hacer-i Heytemî, Ez Zevâcir, 1/468, Azim âbâdi, Avnu 'l-mabud, 10/127)

Şerhu'n-Nikâye'de zikredildiğine göre uyuşturucu otlar mayi (sıvı) olmasalar da yenilmek suretiyle sarhoşluk verdikleri için haramdırlar. Bazı fıkıh âlimlerinin beyanına göre, bu gibi uyuşturuculardan sarhoş olanın talakı vaki olur (boşaması geçerlidir) ve bu iş günümüzde insanlar arasında yaygınlaştığı İçin had cezası Uygulanır. (Aliyyül Kâri, Feth'u Babi'l-İnaye, 3/226, İbnül Humam, Şerh'u Fethi'l-Kadîr, 4/184)

Gerçi bazı rivayetlerde, had cezasının uygulanması için şaraptan iste yerek sarhoş olma şartı konulmuşsa da, günümüzde uyuşturucuların kullanımı diğer içkilerden daha yaygın ve daha tehlikeli boyutlara ulaştığından geride naklettiğimiz görüşler daha geçerli sayılmışlardır.

Ancak şunu belirtelim ki, uyuşturucu maddelerin istimalinin haramiyeti keyiflenmek ve sarhoş olmak kastıyla kullanılması halindedir velâkin tedavi için, akıl gidermeyecek şekilde kullanılmalarının mubah olduğu hususunda ihtilâf yoktur.

Dolayısıyla günümüzdeki ağrı kesici ilâçlarda bulunan uyuşturucular aklı giderecek safhada olmayıp, bunlan içenin de sarhoş olmak gibi bir niyeti bulunmadığından bu gibi ilâçları kullanmak caizdir.

Zaten uyuşturucu otların kendileri necis (pis) sayılmazlar, sıvı içkilerin pis sayılmaları kendilerine özel bir durumdur, yoksa her haram olan şey necis demek değildir. Nitekim öldürücü zehir de haramdır, fakat elbiseye sürüldüğü veya üzerinde taşındığı takdirde namaza mani değildir.

Ruhul Beyan tefsirinde Te'vilâtı Necmiyye'den naklen bu ayet-i celilenin işari manası şöyledir: "Ey İman edenler! Ey Allah-u Tealâ'nın, inayet kalemiyle kalplerine yazmasıyla gerçek imana sahip olanlar.

Ancak şarap, kumar, dikili taşlar, fal okları: Şaraba gelince o aklı örter, akıl ise, ilk yaratılanlardan olan ulvî (yüce), ruhanî bir nurdur. Tabiatı ise itaat, inkiyad (boyun eğmek) ve rabbisine karşı tevazudur, dolayısıyla akıl melek gibidir.

Aklın zıddı olan heva (kötü arzu) ise, en son yaratılanlardan biri olup, süfli (alçak), nefsanî ve zulmanî (karanlık) dır. Onun tabiatı da inatçılık, muhalefet (karşı gelmek) ve şeytan gibi rabbisine ibadetten kibirlenip kaçınmaktır.

Şarap akıl nurunu örtünce, o aklın sahibi hak yolu bulamaz hâlde yenik düşer, sonra hevanın karanlığı ona galip gelerek nefis kötülüğü emreder ve hevasından da yardım alarak süfli arzuları sebebiyle nefsanî bütün şehvetlerin ve hayvani bütün lezzetlerin peşine düşer, işte o zaman şeytan kendisine galip gelerek onu bütün muhalefet çukurlarına düşürür. Bundan dolayı:

- الخمر أم الخبائث،

18 - Abdullah ibni Amr ibnil As (Radıyallahu Anh) dan rivayet edilen bir hadis-i şerifte Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): "İçki bütün pisliklerin anasıdır." buyurmuştur(Darekutnî, Sünen, Eşribe:4, 4/247, Taberânî, el Mu'cemu'l-evsat, No:3680, 4/401)

 Çünkü bütün pislikler içkiden doğmuştur.

Kumar ise: Hırs, cimrilik, kibir, kızgınlık, düşmanlık, nefret, kin, haset ve benzeri, kulu dosdoğru yoldan saptıracak bir çok kötü sıfatları tahrik etmektedir.

Dikili taşlar ise, Allah-u Tealâ'dan gayrı tapınılan putlar anlamına geldiğinden, onlar yüzünden kul müşrik durumuna düşer.

Fal oklarına gelince, bunlar da, Allah-u Tealâ'yı bırakıp hayır ve şerrin, fayda ve zararın kendisinden beklendiği saptırıcı şeylerdir. Zira zarar ve fayda veren ancak Allah-u Tealâ dır.

Sonra Mevlâ Tealâ bunlar hakkında:

رِجْسٌ مِّنْ عَمَلِ الشَّيْطَانِ

"Şeytan işinden birer pisliktir." yani, "Bu şeyler, şeytanın kulları azdırdığı ve hak yoldan saptırdığı amellerin en pisleridir.

 فَاجْتَنِبُوهُ

'Bunlardan sakının." şeytandan sakının, vesveselerini kabul etmeyin Ve bu pis işleri bırakın.

لَعَلَّكُمْ تُفْلِحُونَ

"Umulur ki felah bulursunuz." Bu sayede şeytanın tuzaklarından ve bu işlerin habasetinden kurtulursunuz." buyurmuştur.

İmam-ı Kuşeyrî (Kuddise Sırruhu) şöyle buyuruyor: Şarap akılları örten şeydir ve bu yüzden haramdır, çünkü o, akılları karıştırarak aklın anlayış gücünün tükenmesini artırır, gaflet şarabından içenin sarhoşluğu daha çetindir. Çünkü gaflet şarabı hakikatten uzaklaşmayı icabeder.

Dünya şarabından sarhoş olan namazdan memnu (yasaklanmış) olduğu gibi gaflet şarabından sarhoş olan da muvasalât (manevî bağlantılar) dan mahcup (perdelenmiş) tir.

Dünya şarabından içene had cezası gerektiği gibi gaflet şarabından içene de had vardır, çünkü ona korku kamçılarıyla vurulur (kötü gidişatının endişesiyle devamlı darbe yer).

Sarhoş ayılmadıkça had cezasına tabi tutulmayacağı gibi, gafil de vazgeçmedikçe vaazona tesir etmez.

Bütün günahların anahtarı şarap içmek olduğu gibi, bütün zelle (ayak kayma) larının aslı her türlü zillet (alçaklık) m sebebi ve Allah'tan her türlü uzaklaşmanınbaşlangıcı da gaflettir.

Meşayıh buyurmuştur ki: Allah-u Tealâ kalplerin manevî şarabını serbest kılmadan dünyada şarabı haram kılmamıştır, yani insanların maddi ve manevi sıkıntılarını unutmak için başvurdukları dünya şarabını Allah-u Tealâ yasak ettiyse, onlara teselli bahşedecek manevi şarabı (Allah-u Tealâ'nın nurundan ve feyzinden kalbe gelen hâllerin tesirinden meydana gelen manevi sarhoşluk neticesinde dünya ve ehline karşı olan duyarsızlığı) serbest etmiştir.

Dolayısıyla büyük günah olan şarap mahzur (yasak) sa da, isti'nas (Allah-u Tealâ ile ünsiyet) şarabı mebzul (bol) dur. Allah dostları kendi iç buluşları hasebince manevî şaraptan haz duymuşlardır.

Şarap nerede varsa orada sarhoşluk mevcuttur, bu manada büyükler şu şiiri inşad etmişlerdir:

"فما ملّ ساقيها وما ملّ شراب عقار لحظ كأسه يسكر اللّبا فصحوُك من لفظي هوُ الوصل كله وسكرك من لفظي يبيح لك الشرباً"

(O manevi şarabı) ne sunan bıktı, ne içen usandı, O'nun şarap gibi sarhoş eden tecellilerinin kâsesi, kalbin özünü sarhoş etmektedir.

(Ey dost!) Kelâmımdan etkilenip ayılman, bütünüyle vasıl (ulaşmak) tır, Tecellimden sarhoş olmansa, sana manevî şarabı serbest kılmaktadır.

Büyüklerden biri de şöyle söylemiştir:

"شربت الحب كأساً بعد كاْس فما نفد الشراب ولا رويت"

Sevgiyi kâse kâse içtim,

Ne şarap tükendi, ne de ben kandım.

Hafız Sadi (Kuddise Sırruhu) ne güzel söylemiştir:

"ألا يا أيها الساقي أدر كأسا وناولها كعشق آسان نمود أول ولي أفتاده مشكلها"

Ey saki! Kâseyi döndür ve uzat,

Aşk baştan kolay görünür velâkin sonu çok çetindir.

Bu ifadelerden yanlış anlaşılmamalıdır ki, şeriatta yasak olan şarap, tarikatta mubah olamaz, bilakis şeriatta mekruh olan, tarikatta haram gibi sakınılan bir şeydir.

Dolayısıyla Mevlâna Celâleddin-i Rûmî, Mevlâna Câmî, Hafız Şirazî gibi tasavvuf büyüklerinin eserlerinde ve şiirlerinde yer alan şarap ve sarhoşluk ifadeleri manevî olup, Mevlâ Tealâ'nın nurunun kalbi istilasından hasıl olan hissizlik ve şuursuzluk anlamına gelmektedir ki, bu manevî şaraptan içen dostlar bu vesile ile dünyanın hiçbir belâsına aldırmaz ve hiç bir fitneden etkilenmezler.

Tefsir: RUHU-L FURKAN Mahmud USTAOSMANOĞLU

 
  BUGÜN 90633 ziyaretçikişi burdaydı! Copyright © 2008 Tüm Hakları Saklıdır. KADİR ALKAN  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol